-
1 rast gitmek
to go well, to succeed -
2 işi rast gitmek
быть уда́чливым в дела́х, преуспева́ть; идти́ успе́шно - о дела́х -
3 şansı rast gitmek
to have a lucky streak -
4 rast
rast osm Zufall m; Treffen n;-i rast getirmek treffen A (mit einem Geschoss); Gelegenheit wählen, abpassen; unverhofft finden A; Gott den Segen geben D;rast gitmek gut gehen, in Ordnung gehen ( oder sein) -
5 rast
used in: - gelinmek /a/ impersonal passive 1. to meet by chance, chance upon (someone). 2. to come across, meet with, encounter, find. - gelmek 1. /a/ to meet by chance, chance upon (someone). 2. /a/ to come across, meet with, encounter, find. 3. /a/ (for something unexpected) to come (one´s) way, come to (someone). 4. /a/ (for something) to hit (a target). 5. (for something) to turn out as one had hoped it would. 6. /a/ to coincide with, occur at the same time as. 7. /a/ (for something) to be at the same level as (something else), be on a line with (something else): Badem ağacının üst dalları pencereme rast geliyordu. The topmost branches of the almond tree were on a level with my window. - getirmek /ı/ 1. to find suddenly (someone or something one has long been searching for). 2. to choose (the right time to do something), to approach, collar, or get hold of (someone) (at the right time, in the right setting). 3. to shoot or throw (something) so that it hits the target. 4. (for God) to allow (something) to succeed. - gitmek (for something) to go well, go smoothly. -
6 -a rast gelinmek
безл. встреча́тьiyi bir yol arkadaşına rast gelinebilir — мо́жно встре́тить дру́га
rast geliş — встре́ча; слу́чай, случа́йность
rast gelmek — а) Д встреча́ть кого, встреча́ться, ста́лкиваться с кем (неожиданно); б) находи́ть; в) попада́ть (в цель)
- ı rast getirmek — а) встре́тить, найти́, приобрести́ (желаемое); б) вы́ждать, вы́брать (удобный момент, удачные обстоятельства для чего-л.); в) соде́йствовать успе́ху, помога́ть; г) попада́ть в цель
Allah işinizi rast getirsin! — да помо́жет вам Алла́х!
rast gitmek — быть в поря́дке, хорошо́ идти́
işi rast gidiyor — его́ дела́ иду́т хорошо́, его́ дела́ в поря́дке
-
7 iş
ко́поть (ж)* * *1) врз. рабо́та, трудişe almak — приня́ть на рабо́ту
iş anlaşmazlıkları — юр. трудовы́е спо́ры
işten atmak — вы́гнать с рабо́ты
iş borsası — би́ржа труда́
iş emniyeti — юр. безопа́сность труда́
işe geç kalmak — опозда́ть на рабо́ту
iş güveni — охра́на труда
iş haftası — юр. рабо́чая неде́ля
iş hukuku — юр. трудово́е пра́во
iş kazaları — несча́стные слу́чаи на рабо́те
işten olmak — лиша́ться рабо́ты
iş sözleşmesi — юр. трудово́е соглаше́ние
iş ücreti — зарпла́та
iş vermek — дава́ть / предоставля́ть рабо́ту
2) де́ло, обстоя́тельство, положе́ние веще́йiş böyle iken — раз де́ло обстои́т так
karışık iş — запу́танное де́ло
3) де́ло; заня́тие; слу́жбаdevlet işleri — госуда́рственные дела́
işim başımdan aşkın — у меня́ дел по го́рло
şimdi işi var, gelemez — сейча́с он за́нят, прийти́ не смо́жет
işi nedir? — что он де́лает?, чем он занима́ется?
işim olmasa, sana yardım ederdim — е́сли бы я не был за́нят, я бы тебе́ помо́г
sonunda bir iş buldu — наконе́ц он нашёл [себе́] заня́тие
iş cevreleri — деловы́е круги́
4) рабо́та, изготовле́ние, произво́дство, трудiğne işi — вышива́ние
yapı işleri — строи́тельные рабо́ты
5) де́лоişimi görmediler — моё де́ло не рассма́тривали
bu, işimi bozdu — э́то испо́ртило моё де́ло
bu, bir zevk işidir — э́то де́ло вку́са
••işi üç nalla bir ata kaldı — погов. оста́лось нача́ть и ко́нчить
her işte bir hayır var — погов. нет ху́да без добра́
- iş açmakişim iş kaşığım gümüş — погов. у меня́ дела́ на мази́
- işinin adamı
- işi aksi gitmek
- işin alayında olmak
- işi Allaha kalmak
- işi anlamak
- iş ayağa düşmek
- işine bak!
- işin başı
- iş başa düşmek
- işler becermek
- iş bilmek
- işini bilmek
- işini bitirmek
- iş bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığrından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş çıkmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- işten değil
- iş düşmek
- işi düşmek
- iş etmek
- işten el çektirmek
- işe girmek
- iş görmek
- işini görmek
- iş göstermek
- işi gücü bırakmak
- işten güçten kalmak
- işin içinden çıkmak
- işin içinden sıyrılmak
- işin içinde iş var
- iş ki...
- iş ki sınıfını geçsin
- iş mi?
- işin mi yok?
- iş inadına bindi
- iş işten geçti
- iş işten geçmişti
- işi iş olmak
- iş karıştırmak
- işin kolayına kaçmak
- işe koşmak
- işin kötüsü
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- işi oluruna bırakmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işin rengi değişti
- işi resmiyete dökmek
- iş sarpa sarmak
- işi savsaklamak
- işi şakaya vurmak
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işin tuhafı
- iş tutmak
- işin ucu
- işin ucu bana dokundu
- işini uydurmak
- işi vurmak
- işe yaramak
- iş yok
- işini yoluna koymak
См. также в других словарях:
rast gitmek — uygun düşmek, istenilen biçimde gelişmek İşi rast gidiyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
rast — 1. is., müz., Far. rāst Klasik Türk müziğinde bir makam 2. sf., esk., Far. rāst 1) Doğru, düzgün 2) is. Tesadüf 3) is. Atılan şey hedefi vurma Birleşik Sözler rastgele Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller rast gele! rast gelmek rast getirmek rast… … Çağatay Osmanlı Sözlük
işi rast gitmek — şans yardımıyla işi iyi, istediği gibi olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dört ayak üstüne düşmek — 1) tehlikeli bir durumdan zarar görmeden kurtulmak 2) işi rast gitmek Yüze gülücü, her dönemde dört ayak üstüne düşen Efruz un hayat hikâyesini sergileyen piyesim, yurtta bini aşkın defa oynadıktan sonra, televizyon oyunu hâline getirilince… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
değmek — 1. e, er 1) Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik. Y. Z. Ortaç 2) Ulaşmak, erişmek Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince... 3) İstenilen yere düşmek, rast gelmek,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
siya siya — zf. Yavaş yavaş Tanrı rast getirdi, avı bol oldu, küreklerini topladı, siya siya kıyıyı buldu. T. Dursun K Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller siya siya gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortadan kaybolmak — 1) (bir kimse veya şey) saklanılmak, bulunmaz olmak 2) (bir kimse veya şey) nereye gittiği bilinmemek, kimseye sezdirmeden gitmek Ses duyan kız günün birinde ortadan kayboldu. Y. K. Karaosmanoğlu 3) (bir kimse veya şey) yok edilmek, kullanılmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük